Geçiş Süreci
Bazen bir yazıyı yazmadan önce uzun bir süre ilham beklersiniz. Hangi kelimeleri kullanacağınız, yazıya nasıl başlayacağınız o kadar zorlaşır ki yazıyı yazmaktan vazgeçersiniz. Sonra dayanamayıp tekrar yazmak istersiniz, yazıp paylaşmak istersiniz daha fazla içinizde tutamazsınız, tutmak istemezsiniz. Bu yazıya başlamadan önce birçok insan yüzü hayal ettim ve hepsi bana bakıp "hani 2012 oldu hiçbir şey yok ortada" diyorlardı. Evet artık herkes bir şeyler görmek, bir şeyler yaşamak en azından bir şeyler hissetmek istiyor. Bu konuları tartışıp şu anda bu yazıyı okuyorsanız zaten bir şeyler hissetmeye başlamışınız. Şimdi ise devamını beraber getirelim.
Yazılarımı mümkün olduğunca herkesin anlayabileceği ve bilimsellikten uzaklaşmamış bir şekilde yazmaya çalışıyorum. Ne yazık ki bazen birtakım bilgileri basite indirgeyerek anlatmaya çalışmak onları olduğu gibi anlatmaktan çok daha zor oluyor. Bu yazımda 2012 ve sonrasındaki geçiş süreci içinde insanlar üstünde görülebilecek olan birtakım değişikliklerden bahsedeceğim.
Öncelikle birtakım şeylere inanmak için o şeyleri gözleriyle görmeleri gerektiğine inananlar için bilimsel olarak küçük bir ön bilgi vermek istiyorum.
Sağdaki resim Elektromanyetik spektrumu, yani evrendeki ışınımların dalga boylarına ve frekanslarına göre yerlerinin dizilimini gösterir. Kaba bir tabir ile gözle görülebilen ışınımlar, bu spektrumun %1 den az bir kısmını oluşturur. Yani, etrafımızda olup bitenlerin sadece %1 ini gözlerimizle görebiliyoruz diyebiliriz. Ne yazık ki gözlerimizdeki bu körlükle kurtulamıyoruz. Aynı şekilde ses dalgaları arasından kulaklarımızla etrafımızda olup biten olayların ancak %1 ini duyabiliyoruz. Eh, bir de birtakım verilere göre beyin potansiyelimizin ancak %1-5 lik kısmını kullanıyoruz da dersek ortaya hemen hemen nasıl yaşadığımızın profili çıkıyor. Bu durumda görmediğimiz şeylere inanmamak yaşamlarımıza sadelik katmakla beraber, hayal gücümüzü kısıtlıyor, düşüncelerimize sınırlar getiriyor ve gelişimimizi engelliyor. Çünkü inançlarımız algılarımıza oldukça şiddetli biçimde yön veriyor. Aslında spiritüalizm alanındaki birçok teknik (şifa çalışmaları, melekler, aura görme, meditasyon) bilimsel bir çerçeveden bakıldığında insanlara sahip olduğu %1 i aşmayı öğretmeye çalışıyor. Önceki yazılarımda belirttiğim aura görme çalışmaları da gözümüzün daha değişik frekansları algılamasını sağlıyor. Beyin potansiyelimizin bu kadar altında iken muhakkak gözlerimiz de bizden birçok harikalar saklıyordur.
Şimdi bu geçiş sürecinde tecrübe edilen bazı genel olaylara göz atalım. Bunları yaşıyorsanız veya uzun bir süredir tecrübe ediyorsanız, vücudunuz ve benliğiniz bu geçiş sürecine entegre olmuş veya olmaya çalışıyor demektir; doğru yoldasınız. Bazı insanlar sadece hissi olarak birtakım şeyleri sezerler, bazıları sadece aldığı kokular ile yorumlar yapar, bazıları ise birkaç duyuda gelişmişlik gösterebilir. Buraya eklemlediğim birçok özellik mutlaka vardır, sadece bunlara benzer şeyler yaşayıp delirdiğinize veya hastalandığınıza kanaat getirip gelişiminizi durdurmayın.
Gelişmiş görme özellikleri: 3. göz çakramız daha çok uyarıldıkça işlevselliği de artacaktır. Aura görme ve okuma, değişik frekanstaki enerjileri görebilme, güneş, ay ve diğer gezegen ve yıldızların gerçek formlarını görebilme.
Gelişmiş duyma özellikleri: Kronik kulak çınlamaları, özellikle geceleri uyumadan önce sesler veya fısıltılar duyma
Gelişmiş koku alma özellikleri: Kişiden kişiye değişebilen bazı koku benzetmeleri ile insanlardaki hastalıkları teşhis edebilme, insanları kokuları ile karakterize edebilme, sevdiğiniz insanların kokularını beğenme
6. hissin açığa çıkması: Olacak olayları bir süre öncesinden hissedebilme, gözle göremediği yoğun enerjileri algılayabilme, diğer varlıklara kanal olabilme veya varlıklarla iletişime geçebilme
Hiçbir şey yaşamayıp yeni enerjilere entegre olacaklar da elbetteki vardır. Olaylara veya bilgilere sınır getirmeyen ve onları kalıplaştırmayan, mutlak inançları ile kendilerini kapamayan, yenilikçi ve yargısız bir yaşam süren bireyler aslında gelişmişlik düzeyinin tepesindedirler ve yeni enerjilere uyum için başka hiçbir şeye ihtiyaçları yoktur.
Ayda buna benzer bir şeyler gördünüz mü?
Yazılarımı mümkün olduğunca herkesin anlayabileceği ve bilimsellikten uzaklaşmamış bir şekilde yazmaya çalışıyorum. Ne yazık ki bazen birtakım bilgileri basite indirgeyerek anlatmaya çalışmak onları olduğu gibi anlatmaktan çok daha zor oluyor. Bu yazımda 2012 ve sonrasındaki geçiş süreci içinde insanlar üstünde görülebilecek olan birtakım değişikliklerden bahsedeceğim.
Öncelikle birtakım şeylere inanmak için o şeyleri gözleriyle görmeleri gerektiğine inananlar için bilimsel olarak küçük bir ön bilgi vermek istiyorum.
Sağdaki resim Elektromanyetik spektrumu, yani evrendeki ışınımların dalga boylarına ve frekanslarına göre yerlerinin dizilimini gösterir. Kaba bir tabir ile gözle görülebilen ışınımlar, bu spektrumun %1 den az bir kısmını oluşturur. Yani, etrafımızda olup bitenlerin sadece %1 ini gözlerimizle görebiliyoruz diyebiliriz. Ne yazık ki gözlerimizdeki bu körlükle kurtulamıyoruz. Aynı şekilde ses dalgaları arasından kulaklarımızla etrafımızda olup biten olayların ancak %1 ini duyabiliyoruz. Eh, bir de birtakım verilere göre beyin potansiyelimizin ancak %1-5 lik kısmını kullanıyoruz da dersek ortaya hemen hemen nasıl yaşadığımızın profili çıkıyor. Bu durumda görmediğimiz şeylere inanmamak yaşamlarımıza sadelik katmakla beraber, hayal gücümüzü kısıtlıyor, düşüncelerimize sınırlar getiriyor ve gelişimimizi engelliyor. Çünkü inançlarımız algılarımıza oldukça şiddetli biçimde yön veriyor. Aslında spiritüalizm alanındaki birçok teknik (şifa çalışmaları, melekler, aura görme, meditasyon) bilimsel bir çerçeveden bakıldığında insanlara sahip olduğu %1 i aşmayı öğretmeye çalışıyor. Önceki yazılarımda belirttiğim aura görme çalışmaları da gözümüzün daha değişik frekansları algılamasını sağlıyor. Beyin potansiyelimizin bu kadar altında iken muhakkak gözlerimiz de bizden birçok harikalar saklıyordur.
Şimdi bu geçiş sürecinde tecrübe edilen bazı genel olaylara göz atalım. Bunları yaşıyorsanız veya uzun bir süredir tecrübe ediyorsanız, vücudunuz ve benliğiniz bu geçiş sürecine entegre olmuş veya olmaya çalışıyor demektir; doğru yoldasınız. Bazı insanlar sadece hissi olarak birtakım şeyleri sezerler, bazıları sadece aldığı kokular ile yorumlar yapar, bazıları ise birkaç duyuda gelişmişlik gösterebilir. Buraya eklemlediğim birçok özellik mutlaka vardır, sadece bunlara benzer şeyler yaşayıp delirdiğinize veya hastalandığınıza kanaat getirip gelişiminizi durdurmayın.
Gelişmiş görme özellikleri: 3. göz çakramız daha çok uyarıldıkça işlevselliği de artacaktır. Aura görme ve okuma, değişik frekanstaki enerjileri görebilme, güneş, ay ve diğer gezegen ve yıldızların gerçek formlarını görebilme.
Gelişmiş duyma özellikleri: Kronik kulak çınlamaları, özellikle geceleri uyumadan önce sesler veya fısıltılar duyma
Gelişmiş koku alma özellikleri: Kişiden kişiye değişebilen bazı koku benzetmeleri ile insanlardaki hastalıkları teşhis edebilme, insanları kokuları ile karakterize edebilme, sevdiğiniz insanların kokularını beğenme
6. hissin açığa çıkması: Olacak olayları bir süre öncesinden hissedebilme, gözle göremediği yoğun enerjileri algılayabilme, diğer varlıklara kanal olabilme veya varlıklarla iletişime geçebilme
Hiçbir şey yaşamayıp yeni enerjilere entegre olacaklar da elbetteki vardır. Olaylara veya bilgilere sınır getirmeyen ve onları kalıplaştırmayan, mutlak inançları ile kendilerini kapamayan, yenilikçi ve yargısız bir yaşam süren bireyler aslında gelişmişlik düzeyinin tepesindedirler ve yeni enerjilere uyum için başka hiçbir şeye ihtiyaçları yoktur.
Ayda buna benzer bir şeyler gördünüz mü?